Dorian Gray’in Portresi Kitap Yorumu

Oscar Wilde’ın Dorian Gray’in Portresini Yorumlamaya başlayalım. Basil Hallward bir çok güzel ,değerli resimler yapan bir ressamdır. Basil Hallwardin son yaptığı tablosunu sergilemesi için arkadaşı Lord Henry ısrar eder ama Basil Hallward kabul etmez çünkü son tablosu onun için çok değerlidir o onun için gerçek bir şeydir .Kendisinin ilham kaynağıdır. Lord Henry ise son derece kaba insani ilişkilerden zerre anlamayan tavrıyla tüm sanatçıların böyle davranışları olduğunu söyler Basil Hallwarda ve tabloyu görmek ister. Basil Hallward istemeyerekten olsa ona yaptığı portreyi gösterir. Lord Henry bile bu kadar güzel bir portre görmemiştir .Âdeta gerçek gibidir portre. Bu tablonun esin kaynağını öğrenmek ister Lord Henry .Basil ise ona tablodaki devasa güzellikteki ilham kaynağını anlatır. Tablodaki kişi Dorian Graydir. Onunla tanıştıktan sonra çok etkilendiğini sananı ne demek olduğunu anlatır Lord Henry’e.

Lord Henry bu ismi duyduğunu söyler ve hemen onunla tanışmak ister. Basil ise Lord Henry’nin kaba ve kötü düşüncelerinin Dorian Gray gibi birisini etkilemesini asla istemez. Bu duruma pek sıcak bakmaz. İkisi bir anda bir piyano sesi duymuştur. Basil gelenin  Dorian Gray olduğunu tanır ve istemeden de olsa içeri geçerler. Dorian Gray genç ,oldukça yakışıklı ,muhteşem bir yüze sahip, iyi birisidir şehre yeni gelmiş Basil Hallward ile tanışmış onunla çok iyi dost olmuş portresini çizmesine yardımcı olmaktadır.

Lord Henry Dorian Gray’i görür görmez yanına yaklaşır ve güler yüzlü Dorian’la tanışır. Basil bu durumdan hiç mutlu değildir. Dorian ise olacaklardan habersiz Lord Henry’nin bir o kadar olumsuz vaazlarını dinlemektedir. Uzun bir sohbetin ardından konu tabloya gelir  Ve Lord Henry tabloya bakarak gençlik üzerine konuşmaya başlamıştır. Hatta daha da ileri giderek tablonun hiç yaşlanmayacağını Dorian’ın ise bir gün yaşlanacağını çirkinleşeceğini tablonun hep aynı kalacağını söyler. Dorian Gray ise bir anda umutsuzluğa kapılır ve resmi dikkatlice incelemeye başlar .Lord Henry Dorian Grayi oldukça kötü etkilemektedir. Bunu gören Basil Hallward ise çabucak tabloyu imzalar ve Dorian’a verir ve gitmelerini ister.

Dorian eve geldiğinde hala Lord Henry’nin söylediklerini düşünmektedir. Tablonun karşına geçip şu sözleri söyler ”Ben yaşlanacağım, çirkinleşeceğim, korkunç bir yaratık olacağım, bu resim hep genç kalacak, hiç yaşlanmayacak. Ah! Keşke bunun tersi olsaydı! Ben genç kalsaydım da resim yaşlansaydı! Buna karşılık…buna karşılık… varımı yoğumu verirdim! Evet, bunun için vermeyeceğim hiçbir şey yoktur!

Herbirimiz Cenneti de Cehennemi de içimizde taşıyoruz,Basil.”

Dorian’ın bu sözleri söylemesi çok gariptir ruhunu her şeyini yaşlanmamak güzelliğini kaybetmemek için vermeye razıydı. Lord Henry’nin ise akıllı ve yol gösterici  biri olduğunu düşünür. Dorian’ın fikirleri değişmeye başlamıştır. Güzelliğini yitirdiğinde her şeyini yitireceğini düşünür durur. Portreyi kıskanmaya devam eder. Saf ve iyi biri olan Dorian olumsuz anlamla değişmektedir. Bir gün Dorian Gray küçük bir tiyatro da bir oyun izlemeye gider. Onu gören herkes dönüp güzelliğine bir kere daha bakıyordur. Dorian ise tiyatrodan içeri girer beklemeye başlar. Oyun başlamıştır Dorian Gray oyunu ağzı kulaklarında izlemiştir. Bunun sebebi ise başrolü oynayan Siblyn Vane isimli 17 yaşındaki kızdır.Ona aşık olmuştur. Dorian Gray onun oyunculuğuna rolüne bayılmıştır. Her tiyatroya gelerek Siblyn Vane ile tanışır ve onu sevdiğini söyler. Siblyn Vane de boş değildir ona karşı. Siblyn Vane ile evlenmeye karar verir.

Bir gün bir davette Lord Henry ve Basil Hallward’a  nişanlandığını ve evleneceğini söyler. Onları Siblyn Vane ile tanıştırmak istemektedir. İkisi de oldukça şaşkın bir şekilde kalırlar. Lord Henry ise tüm kadınları tanıdığını sanıp kadınlar hakkında görüşlerini dile getirir. Evliliğin yararsızlığından bahseder durur. Basil ise nötürdür. Dorian Grayi tebrik eder ve onun seçiminin doğru olduğunu söyler. Dorian aklı Siblyn Vanededir. Onları bir gece Siblyn Vane ile tanıştırmak için tiyatroya götürür. Siblyn Vane ise o gece çok kötü bir oyunculuk sergiler. Herkes hasta olduğunu düşünür. Bu kadar kötü oynamasının bir sebebi olmalıdır.

Dorian Gray hızlıca Siblyn Vanenin odası na gider. Ona hasta olup olmadığını sorar. Siblyn Vane ise Dorian Gray’i görünce gözleri parlar ona Dorian Gray’e Güzel Prens olarak hitap etmektedir. Siblyn Vane hasta olmadığını gerçek aşkın ne olduğunu öğrendiğini ve tiyatroya bir aşk duymadığını artık her şeyinin Dorian Gray’e olan aşkı olduğunu söyler ve devam eder. Aşkın ne hissettirdiğini bildiğine göre artık rol yapamayacaktır. Başka her şeyi yapacağını artık oyunculuk yapamayacağını söyler ve Dorianla evlenmek kaçmak ister. Siblyn Vane Dorian Gray’i çok sevmektedir. Her şeyiyle bağlı olduğu tiyatroyu bile unutmuştur. Dorian ise birden değişmiş sanatı olmadan Siblyn Vane’nin bir hiç olduğunu onun sanatının sevdiğini ,artık iyi oynamadığına göre Siblyn Vaneden ayrılmak ister. Bir daha onun yüzünü görmemeyi dilediğini söyler ve çeker gider…

Birkaç saat sonra Dorian kendini pek te hissetmez. Birden duvara astığı kendi portresinde suratında bir değişiklik olduğunu hisseder. Portre aynı değildir.  Portredeki yüzünde bir zalimlik vardır. Dorian bir anda korkar yine de kimsenin görmesini istemez. Dorian’ı asıl huzursuzlanırsan ise yaptığı yanlıştır. Siblyn Vane hala sevmektedir ve onunla evlenmek istemektedir. Yaşadığı birkaç gün ve Lord Henry’nin kadınlar üzerinde ,haz alma ,sanat üzerindeki konuşmaları onu kötü etkilemiş oda bu şekilde birine dönüşmüştür ama artık pişmandır. Hemen bir kağıt kalem alır ve Siblyn Vane bir mektup yazar ve onunla evlenmek istediğini söyler ona aşkından  bahseder. Sabah olduğunda bu durumu çözecek Lord Henry’nin sözlerine kulak asmayacaktır ve mutlu huzurlu olacaktır.

“Dünyada her şeye karşı anlayışlı davranabilirim, acı çekmek dışında. İşte buna anlayış gösteremem. Gereğinden fazla çirkin, feci, üzücüdür. Çağımızın acıya karşı gösterdiği yakınlıkta son derece hastalıklı bir şeyler var. İnsan yaşamın rengine, güzelliğine, yaşam sevincine yakınlık göstermelidir. Yaşamın yaralarından ne kadar az  konuşursak o kadar iyi bence.”

Oscar Wilde

Sabah olduğunda kapısını sesini duyarak uyanır. Lord Henry gelmiştir. Ona bağırarak onu artık dinlemeyeceğini Siblyn ile evleneceğini söyler. Lord Henry aslında bir haber getirmiştir. Kötü bir haber. Ona  Siblyn Vane ‘nin kendini öldürdüğünü söyler. Dorian ise onun kendisinin öldürdüğünü söyler ve bunun nasıl olacağını çok üzgün olduğunu  başına böyle bir şey geleceğini hiç ummadığını söyler.

Dorian mektubu ateşe atar. Lord Henry Siblyn Vane’nin ölümünde ismi geçmediğini rahat olması gerektiğini onunla evlense dahi onu gerçekten sevmediğini söyler. Dorian’ı akşam eğlenceye gitmeye davet eder Lord Henry. Dorian ise akşam geleceğini söyler ve gerçekten te gider. Dorian ‘a ne olmuştur böyle o saf iyi kalpliydi ancak şimdi çok değişmiştir. Dorian’ın aklı ise hala tablodadır ona bakmaya korkar. İstemeden de olsa salondaki tabloya bakar. Birde ne görsün tablodaki yüzü belirgin şekilde değişmiştir şimdi ne yapacaktır bu tablonun böyle değişmesi onu çok korkutur. Kimsenin görmesini istemez tablonun üzerini örter ve onu üst kattaki gizli bir odaya taşıtır. Yüzünün güzelliğinin aksine tablodaki yaptığı acımasızlıklar yüzünden kötü bir hale bürünür.

Basil Hallward Siblyn Vane’nin ölümü üzerine Dorian’ı teselli etmek için gelmiştir. Bir de ne görsün Dorian Henry ile eğlenceye gitmiştir. Basil ise Dorian’ı beklemeye koyulur. Dorian geldiğinde ona üzgün olduğunu söyler. Dorian ise üzülmemesini Siblyn  Vane’i artık geride bıraktığını söyler. Basil ise ona sadece ölümünden 1 gün geçtiğini söyler onun nasıl Lord Henry ile eğlenceye gittiğini sorar. Dorian Gray’e bir kalbi olup olmadığını bu kadar acımasız ve kötü olmamasını söyler. Dorian ise oldukça soğukkanlı ve uygusuz şekilde duygularının ona hükmetmesine izin vermediğini duygularının kendisinin yönettiğini söyler .Basil ise ona acıyarak bakar ve evini terk eder.

Üzerinden yıllar geçer .herkes Dorian Gray ‘i tanıyor onu sevmiyordur. Girdiği ortamlarda insanlar onunla yalnız kalmaktan korkar hale gelmiş. Akşam olduğunda gizlice kötü mahallelerde kötü işler yapıp gezmektedir. Dorian Grayde fiziksel olarak her şey aynıdır. Lord Henry ile görüşmelerine devam eder. Basille ile görüşmemektedir. Basil etrafta dolaşan haberleri duyduktan sonra altı aylığına Paris’e gidecekken Dorian’ı son kez uyarmak için onun evine gider. Dorian çok soğuktur. Basil’in onla tanıştığından itibaren çok değişmiştir. Kötü kalpli çıkarcı biri olup çıkmıştır. Basil ise duyduklarının gerçek olup olmadığını sorar Dorian’a .Ve şunları da ekler Tanıdığı Dorian’ın iyi bir kalbi güzel bir ruhu olduğunu söyler. Dorian bunlara çok sinirlenir. Aslında her şeyin sorumlusu olarak Basil’i görüyordur Dorian. Ona ruhunun geçek yüzünü göstermek için tablonun olduğu odaya götürür.

Tabloyu gösterdiğinde Basil imzasının olduğunu görene kadar tanıyamaz tabloyu. Tablo korkunçtur. Nemden ve rutubetten boyanın bozulduğunu söyler Basill. Tabloda korkunç bir yüz görür. Bu yüzde Dorian Gray’in işlediği günahların da çirkinliği vardır. İğrendiği bu portre yıllarca önce kendisinin yaptığı Dorian Gray’in portresidir. Gray, Basill’i suçlamaktadır ve onun arkadaşı Henry’yi. Çünkü: Güzelliğinin farkına varıp onunla övünmesine sebep bu portredir yani Basill Hallward’dır. Henry ise ona gençliğin yabanlığını göstermiştir. Durum karşısında oldukça şaşıran Basill kendisini suçlayan Dorian’ı teselli etmek ister. Bu esnada yaşadığı tüm iğrençliğin suçlusu olarak gördüğü Basill’e o an duyduğu büyük bir kinle nefret duyan Dorian, odada bulunan bıçağı alarak Basill’i öldürür. Basill’i öldürdüğü an portrede bulunan elinden de kan damlamaya başlar.

Dorian bu yaptıklarının kimse tarafından duyulmasını istemez. Kimya bilgisine sahip bir arkadaşını çağırır durumu anlatır cesedin kaybolması gerektiğini söyler. Adam ise yapmak istemez. Dorian onu da tehdit edip bu işi yapacağına ikna eder. Arkadaşı giderken odada yoğun nitrik asit kokusu yayılır ama ceset kaybolmuştur. Dorian yaşadığı hayattan kurtulmak istemektedir. Gece gezmesini yapmak için dışarı çıkar kimsenin bilmediği sokaklara yerlere gider artık onun adını herkes biliyordur. Bir anda biri onu tanır ve ona Güzel Prens diye hitap eder. Dorian hemen oradan uzaklaşır .Birden arkasında birini görür elinde silah vardır. Bu kişi Siblyn Vane ‘nin kardeşi James Vane’dir ablasının Güzel Prens tarafından öldüğünü iyi hatırlamaktadır.

Bu adı duyduğunda peşine düşmüştür. Dorian ne yapacağını şaşırır. Ve birden adam ona ablasının intikamını alacağını söyler. Dorian ise ablasının ölümünden kaç yıl geçtiğini sorar ve onu ışığın olduğu bir yere götürmesini söyler. James Vane ise 18 yıl geçtiğini söyler. Işığın olduğu yere gittiklerinde Dorian yüzünü ışığa tutar ve ona şunu sorar .Bu genç yüzün onu öldürene ait olup olmadığını sorar. James düşünür bu genç adamın ablasının öldürmüş olma ihtimali yoktur. Dorian’ı bırakır. James ise gittiği yerlerde Dorian Gray diye bir adama olduğunu ve yüzünün yaşlanmadığını işitir. Hatta bir yaşlı kadın şunları söyler James’e “Yalan söylüyorsam Tanrı cezamı versin. Buraya gelenlerin en kötüsü o. Yüzünün güzelliği uğruna kendini Şeytan’a satmış, öyle diyorlar. Ben onu tanıyalı nerdeyse on sekiz yıl oluyor. O günden beri çok az değişti. Kadın burada sinirli sinirli bir göz kırptı ama ben çok değiştim ”

James Vane yaptığı hatanın farkına varmıştır. Tekrar Dorian’ın peşine düşmüştür. Dorian ise korkuyordur ondan kurtulmuştur ama hala korkmaktadır. James Vane Dorian Gray’in peşine düşer. Dorian Gray ise artık ne yapacağını şaşırır. Sorunlardan bir bir kurtulmak ister. Ama nasıl olacaktır. Özgür olmak istiyordur artık. Henry düzenlediği bir av partisine Dorian’ı da davet eder. Dorian ise gitmiştir ancak adamları Dorian’a  bir haber getirmiştir. Birisinin vurulduğunu adının James Vane olduğunu söyler.

Dorian bu haberi duyduktan sonra çok sevinmiştir. Artık özgürdür. Korktuğu kimse yoktur. Artık başka bir hayata yol açacaktır. Her şeyi yoluna koyacaktır. Yeni bir hayata başlamak ister. Eve döndüğünde ise yüzleşmesi gereken bir şey kalmıştır artık tabloyu gittikçe kötü bir hal almıştır. Özgür olmak için ne yapması gerektiğini biliyordur. Yaptığı ve yaşadığı kötülüklerden sonra tüm bunların sorumlusu olarak gördüğü portreyi yok etmek ister. Basill’i öldürdüğü bıçağı portreye saplar ve o anda bir ölüm çığlığı duyulur. Ses üzerine uyanan uşaklar odaya girdiğinde duvarda bir portre ve hemen önünde bir ceset görürler. Portrede Dorian Gray’in gençliği ve güzelliğini  yani efendilerinin en son hali nasılsa o halini görürler. Yerde ise kırışıklıklar içinde ve çok çirkin bir yüze sahip  kalbine bıçak saplanmış bir ceset vardır. Bu cesedi parmağındaki yüzükten ancak tanıyabilirler.

Benim yorumum;

Kitap hakkında konuşulacak çok şey olduğunu düşünüyorum. Kitap öyle bir kitap ki her bakımdan ele alınabilir. Kitapta sanat üzerine, haz ve arzu üzerine çok değerlendirme ve konuşma yapılıyor. Üzerinde durulan birkaç konuşmayı aşağı ekleyeceğim .Bu konuşmaların bazılarına katıldığım gibi bazı konuşmalarda çok yanlıydı bence. Özellikle karakterlerden Lord Henry çok rahatsız edici bir karakter anlık yaşamak ,duygusuzluk, kadınlar üzerine her şeye hakim olduğunu bilerek konuşması her şeye bir yorumu olması çok rahatsız edici. Henry karakteri kendini üst düzey gören topluma faydasız olanların çoğunun asıl sorumlusudur.

Kitap bence aynı zamanda fantastik bir kitap olaraktan adlandırılabilir bence. Kitap çok sürükleyiciydi.300 küsur sayfayı çok kısa bir sürede okuyup bitirebilirsiniz. Kitabı okuduğunuzda size hitap eden elbette bir kısım bulacaksınızdır. Kitap size olumlu yönde etkisi altına alacaktır kişiliğinize fayda sağlayacağınızı düşünüyorum. En azından şunu açıkça söylüyor. İnsan fiziksel olarak değil ruhuyla da var olduğu ruhunun vicdanının  kötü olduğu birinin de pek iyi şeyler yapmayacağı kendini de sevmeyeceğini ve sonunda kendine zarar vereceğini söylüyor.

Kalbimizi ruhumuzu temiz ve güzel tutmanın hayatımıza etkisi ,fiziksel görüntümüzden çok daha önemli olduğunu söylüyor kitap. Kötü bir ey yaptığımızda vicdan azabı çekebiliyorsak bunun bile önemini söylüyor kitap. Örneğin Dorian Gray’in yaptığı yanlış davranışlarıyla bir süre sonra vicdan azabı bile çekmemekteydi çünkü onu kötülük ele geçirmiş sonunda da yok etmişti.

Kitap

Kitap Oscar Wilde’in tek romanı kitabın sansürlü ve sansürsüz olarak 2 basımı var. Sansürsüz basımlı kitaplarda sayfa sayısı daha az ek olarak 2 bölüm daha bulunuyor. Oscar Wilde’in ilk yazdığı da  zaten sansürsüz olan versiyonuydu ancak insanları eşcinselliğe yönelttiği düşüncesiyle tekrar yazılmasını talep etmişler. Kitap Sansürlü olarak tekrar yazılmış bence çok rahatsız edici bir durum yoktu.

Kitap gayet akıcı ve bu duyguları sansürlü olmasına rağmen hissettiriyordu bu da bir tezatlık doğuruyor .Oscar Wilde ‘e gelecek olursak kendisi iğneli üslubuyla başarılı bir yazardır. Ahlaksızlık suçuyla yargılanmış bir otel odasında ölü bulunmuştur. Kitapla benzerliği çok olan 1945 yılında  çekilmiş bir film bulunuyor. Siyah beyaz bir film olmasından rahatsızlık duyaranız.2009 yılında aynı isimle çekilen bir film daha var. Çok kitapla benzerlik bulunmuyor bu filmde ancak fantastik olarak kategorisinde keyif alınarak izlenecek bir film olduğunu düşünüyorum.

Kitapta geçen bazı konuşmalar ve sözler:

“Bir olayı konuşmazsan olmamış demektir. Harry’nin dediği gibi, olaylara, durumlara gerçeklik kazandıran şey onların dile getirilmesidir, doğrudan doğruya.”

Oscar Wilde

“Hayatta taş çatlasa bir tek yüce deneyim geçebilir başımızdan; yaşamın gizi de bu deneyimi elden geldiğince çoğaltabilmektir.”

Oscar Wilde

“Bir gösterideki yada bir oyundaki zarif kişilerden birine benziyordu.Bu kişilerin sevinçleri bizden uzakmış gibi görünür,ama çektikleri acılar insanın güzellik duyusunu canlandırırve yaraları kırmızı güllere benzer.”

Oscar Wilde

“Ruh ve beden, beden ve ruh…Nasıl da gizemliydiler!Ruhta hayvanilik vardı ,bedende ise kimi zaman ruhsallık görünüyordu.Duyular incelebiliyor,zihin yozlaşabiliyordu.Tensel itkilerin nerede bittiğini yada fiziksel itkilerin nerede başladığını kim söyleyebilirdi?Sıradan ruhbilimcilerin gelişigüzel tanımlamaları nasıl da sığdı ?Öte yandan çeşitli ruhbilim okullarının savları arasında seçim yapmak da zordu. Ruh günah evinde oturan bir gölge miydi?Yoksa G.Bruno gibi beden mi aslında ruhun içindeydi?Ruhun maddeden ayrılması bir gizdi tıpkı ruhun maddeyle birleşmesinin bir giz olması gibi .”

Oscar Wilde

“Şu halimizle ,kendimizi herzaman yanlış anlıyor,başkalarını da nadiren anlıyorduk.”Deneyimin etik bir değeri yoktu.Bu insanların hatalarına verdiği bir addı yalnızca.Ahlakçılar genel olarak bu bir tür uyarı olarak değerlendirmişler,kişiliğin oluşumunda belirli bir etik yararı olduğunu iddia etmişler,bize neyi izleyeceğimizi öğreten ve neden kaçınmamız gerektiğini bir işaret olarak övmüşlerdir.Ama ne var ki deneyimde itici bir güç yoktu.Vicdanın kendisi kadar küçük bir etkin rol oynuyordu.Deneyimin ortaya koyduğu şey;geleceğimizin de tıpkı geçmişimiz gibi olacağı;bir kereişlediğimiz günahı, tiksinerek bir çok kez daha ,hemde seve seve işleyeceğimizdi.”

Oscar Wilde

“ARTIK SEVMEDİĞİMİZ İNSANLARIN DUYGULARINDA HER ZAMAN BİZE GÜLÜNÇ GELEN BİRŞEYLER VARDIR.”

Oscar Wilde

“Ama ben bunu bir ödev sayıyordum.Bu korkunç trajedi beni doğru bildiğim şeyi yapmaktan alıkoyduysa bu benim hatam değil.Bir keresinde ,iyi kararların kötü bir alın yazısı olduğunu,bu kararların hep geç verildiğini söylediğini hatırlıyorum.Benim iyi niyetim sahiden de çok geç kaldı.”

“Öncelikle şunu söyleyim ki vicdanın ne olduğunu biliyorum artık.Senin söylediğin değil.O içimizdeki en ilahi şey.Dudak bükme Harry,Bir daha en azından benim önümde.İyi bir insan olmak istiyorum.Ruhumun iğrenç olduğu düşüncesine bile katlanamam.”

Oscar Wilde

“Eğer bu kız ruhtan yoksun yaşayanlara bir ruh verebiliyorsa ,yaşamları pis ve çirkin olan insanlarda güzellik duygusu yaratabiliyorsa,onları bencilliklerinden sıyırıp başkalarının çektikleri için gözyaşı dökebilecek hale getiriyorsa o zaman bu kız senin hayranlığını ,dünyanın hayranlığını kazanmaya layık demektir.”

Oscar Wilde

“Mutlu olduğumuz zaman her zaman iyi insanlar oluruz,ama iyi insanlar olduğumuz zamanlar mutlu değilizdir.”

Oscar Wilde

“İyi insan olmak demek kişinin kendi kendisiyle uyum içinde olması demektir.Uyumsuzluk da insanın başkalarıyla uyum içinde olmaya zorlanması demektir.Kişinin kendi yaşamı önemli olan budur.Komşularımızın yaşamlarına gelince ,insan tutucu yada Püriten olmak isterse,onlarla ilgili ahlaki görüşlerini ilan ederek gösteriş yapabilir,ama bunlar bizi ilgilendirmez.Üstelik,Bireysellik daha yüce bir amaca sahiptir.Çağdaş ahlak insanın,çağının standardını kabul etmesinden ibarettir.Ben herhangi bir insanın çağının standardını kabul etmesini en büyük ahlaksızlık olarak değerlendiriyorum.”

Oscar Wilde

“Ama bir insanın romanlarda kullanabildikleri şeyler gerçek yaşamda kullanamadığımız şeylerdir.İnan bana hiçbir uygar zevk almaktan pişmanlık duymaz,hiçbir ilkel insanda zevkin ne olduğunu bilmez.”

Oscar Wilde

Bahsetme bana bunlardan.Olan olmuş.Geçmiş geçmiştir.

Oscar Wilde

Sen düne geçmiş mi diyorsun?

Aradan ne kadar zaman geçmesinin ne önemi var ki ?Yalnızca sığ kişiler bir duygudan kurtulmak için yılların geçmesini beklerler.Kendinin efendisi olan bir insan,nasıl kolayca bir zevk icat edebilirse,acısını da aynı kolaylıkla sona erdirebilir.Kendi duygularımın elinde oyuncak olmak istemiyorum ben.Onları ben kullanmak istiyorum,ben tadını çıkarmak istiyorum,ben hükmetmek istiyorum.

-Dorian çok korkunç bu! Bir şey seni tamamen değiştirmiş.Hala hergün stüdyoma gelip resmi için poz veren aynı harika çocuğa benziyorsun.Ama o zaman sadece sade,doğal ve sevgi doluydun.Dünyanın en bozulmamış yaratığıydın.Şimdi sana neler oldu,bilmiyorum.Kalpsizmiş,merhametsizmişsin gibi konuşuyorsun.Bunlar hep Harry’nin etkileri.Bu kadarını görebiliyorum.

“Sevgili yavrum,ömürlerinde yalnızca ”bir kere aşık olan insanlar gerçekten sığ olan insanlardır.Onların vefa,sadakat dedikleri şeye ben törelerden kaynaklanan bir uyuşukluk ve hayal gücünün yokluğu diyorum.Düşünce hayatında tutarlılık neyse,duygusal hayatta da vefa odur;basit bir yenilgi itirafı.Vefa!”

“Hiç hissetmediğim bir tutkunun taklidini yapabilirim,ama beni bir ateş gibi yakıp kavuran bir tutkunun taklidini yapamam.Ah,Dorian,Dorian,şimdi anlıyorsun değil mi bütün bunların ne anlama geldiğini? Eğer becerebilseydim bile,sana aşıkken sahneye çıkmak sevgimize saygısızlık olurdu.Bunu görmemi sen sağladın.”

“tanıdın beni,beni pohpohladın,güzelliğimle gurur duymayı öğrettin bana.Bir gün beni bir dostunla tanıştırdın,o da gençlüğün mucizesini açıkladı,sen de güzelliğin mucizesini gözlerimin önüne seren bir portreyi bitirdin.Bir çılgınlık anında…Gerçi şimdi bile bundan pişman olup olmadığımı bilmiyorum.Bir dilekte bulundum,belki bir yakarı da diyebilirsin buna.”

“Ressamı öldürdüğü gibi,resmini de ,resmin taşıdığı anlamı da öldürecekti.Geçmişi öldürecekti ve geçmiş öldüğü zaman özgür kalacaktı.”

“-Bu gece günceme yazacağım. +Neyi? -Ateşten eli yanan çocuğun ateşi sevdiğini.”

 “Hayatta taş çatlasa bir tek yüce deneyim geçebilir başımızdan; yaşamın gizi de bu deneyimi elden geldiğince çoğaltabilmektir.”

Yazar’ın hayatı için beğendiğim bir yazıyı bırakıyorum. https://eksisozluk.com/biri/fiiliyat

OSCAR WILDE

Bir önceki yazımız https://margheritaviola.com/2021/04/04/avatar-the-last-airbender-verilen-soz/

2 Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir