Kitap Ay Günlükleri serisinin ikinci kitabı Scarlet yazar Marissa Meyer. Konuyu tek cümle de anlatırsam: Kitap Cinder ve Scarlet’in yollarını kesiştiriyor. Bambaşka yerlerden adım adım birbirlerine doğru ilerliyorlar. Tabi bu sırada onların yolları kesişirken Kai ve Levana karakterlerinin neler yaptığını neler düşündüğünü vs. bazı bölümlerde görüyoruz. Cinder kitabından sonra Scarlet’te en beğendiğim kısımlar Cinder’ın yavaş yavaş özelliklerini kullanması ve az da olsa güçlenmesi oldu. Kai’nin Cinder ve ülkesi arasında kalışları biraz daha duygusal işlenebilirdi ama genel olarak bu kısımda beğenimi kazandı. Levana’nın düşünceleri ya da nerede olduğu neler yaptığı hakkında fazla kısım yoktu. Düşüncelerini çok merak ettiğim bir karakter fakat şuan iki kitapta da az işlendi umarım bir sonra ki gelen kitapta çok yer alır.
Bundan Sonra SPOİLER İçerir!
Ayrıntılı incelemeye başlayalım: Kitabın tabi ki adından da anlaşılacağı gibi genel konusu Scarlet’i anlatmak ve bunun üzerinde genelde. Hikayemiz Cinder gibi normal bir şekilde ya da güzel bir olayla değil Scarlet’in babaannesinin ortadan kaybolması ile başlıyor. Bu sebepten dolayı Scarlet’i hikaye sırasında üzgün ve saldırgan görüyoruz, genelde duygusal bir havada oluyor karakterimiz. Babasının gelmesiyle babaanesini kaçıran kişiler hakkında bilgi sahibi oluyor ve aldığı bilginin (fazla spoiler vermek istemiyorum bu yüzden bilgiden bahsetmiycem) kasabaya yeni gelmiş bir dövüşçü ile uyduğunu fark ederek bu kişiyle (yani Kırmızı Başlıklı Kız ve Kurt hikayesinin başlamasını sağlayarak) Wolf ile babaannesini bulma hikayesini başlatıyor. Cinder ise hapishaneden çıkmış ve Dr. Erland’ın yanına gitmek yerine Kraliyet Androidi Nainsi den aldığı bir bilgiyle Pilot Michelle Benoit’i (Scarlet’in babaannesi) bulup kendi macerası hakkında daha fazla bilgi öğrenmeyi amaçlıyor.
Sizce hapishaneden tek mi kaçtı?
Tabi ki hayır. Kaptan Thorne ile karşılaşarak onla beraber hapishaneden firar ediyorlar. Bu sayede bir uzay gemisi olmuş oluyor çünkü KAPTAN THORNE. Kai ise Cinder’ın kaçması sonucu Levana’nın baskısı altında ülkesine savaş açılmaması için kalbini değil hep aklını kullanarak ilerliyor.
Karakterler:
Cinder
Kitabı okuduğunuzda Cinder kısımlarını beğeneceğinize eminim artık sürekli vazgeçen yada çekimser kalan değil özelliklerini kabullenmeye ve kullanmaya çalışan bir Cinder’ımız var. Azar azar kazanmaya başladığı cesaret kitapta tam olması gerektiği gibi ağır ağır işlenmiş her Cinder kısmı üstüne koya koya gidiyor. Öteki kitapta bahsettiğim kendini aşağılama özelliği aynı şekilde azalışta.
Scarlet
Yeni tanıştığımız kırmızı başlıklı pardon kırmızı kapüşonlu kızımız, onu yetiştiren babaannesine o kadar büyük bir saygı ve sevgi içindeki onun için; hiç güvenmediği tanımadığı biri ile bile yolculuğa çıkabiliyor. Scarlet cesur biri gerekirse çekip birini silahla vurabilir ama sonrasında üzülür de. Scarlet’te beğenmediğim özellik birine çabuk güvenmesi ve büyük bir hatayı dahi hemen affetmesi. Bu konuya derinlemesine giremiyorum çünkü; kitapta benim en şaşırdığım kısımlar burada geçiyor ve sizde de bende ki gibi bir etki bıraksın istiyorum.
Wolf
Levana’nın genetik deneyler sonucu oluşturduğu ve Dünyayı istila konusunda ki en büyük kozu olan ordusunda Fransa birliğinin üst kademede biri Wolf. Karakterimiz güçlü ama yapı olarak kişilik değil. Kas kafa diye tabir etmek istemiyorum ama biraz öyle. Bulunduğu değerlere çok bağlı mesela; Levanayı sevmese bile Yüce Kraliçe diyor bazen çünkü: bu öğretilmiş ona ve alışkanlığı bu şekilde. Bulunduğu birlikte kardeşi Ran ile beraber yer alıyor fakat en büyük düşmanı kardeşi çünkü Wolf en üst kademe deyken Ran en alt kademede. Kademeleri anlatacak olursam Kurt sürüleri baz alınarak oluşturulmuş bir hiyerarşi var omegalar en alt, alfa en üstte yer alıyor. Birlik Aylı bir Sihirbaz’a (Levana’nın sağ kolları diyebiliriz) bağlı oluyor. Genetikleri değiştirilmiş bu ordu insan gibi değil bir kurt gibi düşünüyor saldır ve öldür mantığıyla yani, tabi ki güçleride bir kurdun insan olmuş hali ve hatta bazı dış özellikleri bile böyle mesela köpek dişileri insana göre daha sivri oluyor. Duyguları çoğunlukla olmuyor ve hep izole şekilde yaşatılıyorlar. Wolf bu noktada farklılaşıyor çünkü onun duyguları var.
Kai
Kai çok karmaşık ve yorgun bir halde ama hala ülkem diye diye kendini parçalıyor içsel olarak. Cinder’a olana aşkını kendine dahi bazen inkar edip aklının sesiyle kalbinin duygularını bastırıyor. Bu kitapta bazen Kai’ye sinir olabilirsiniz. Ama şunu kabul edelim ki bir imparator olmak için Dünya’ya gelmiş hep ülke çıkarları ve hatta Dünya çıkarları için kararlar veriyor. Kai’nin en büyük yanlışı Prenses Selene olayını araştırmayı bırakması oldu. Bir diğer yanlışı ise Aylılarla kendi sarayı içinde bile başa çıkamaması ama Kai’nin zamanla güçlenmesini hala bekliyorum çünkü biraz daha böyle giderse bu artık ülkeyi düşünmek değil korkaklık olacak. Kitabın sonunda alacağı karar size büyük bir şok yaşatacaktır…
Thorne
Kitabın zıpır adamı. Bir çok hikayede olan anlık kurtarıcı ve güldüren adam , hikayenin cidden Thorne ihtiyacı varmış bunu fark ettim.
Levana
Hala duygu ve düşüncelerini bir türlü tam anlatılmaması benim Levana hakkında “kötü bir kraliçe” yorumu dışında bir yere götürmüyor. Bu sefer hakkında tek öğrendiğimiz Dünyada yaşıyan kimsenin ruhu duymasan ordusunu birlikler halinde yerleştirecek kadar sinsi olması ve Dünya ile savaştan hiç korkmaması. Ek olarak Prenses Selene’nin Cinder olduğundan kesin olarak emin ve bunu fazlaca belirtiyor sürekli Cinder’ın yakalanması konusunda hem kendi adamlarını hem gizli birlerini kullanıyor ve Kai’nin yanında bile bu konuda kendine hakim olamıyor. Gelin görün ki Kai hala anlamadı Prenses Selene’nin kim olduğunu ona göre Dünya’ya saldırması için bir bahane Cinder. Serini sonra ki kitabında Levana’yi daha daha çok görmek istiyorum.
Kitaptan Alıntılar:
“Eh, medyanın inanmamızı istediği şeyleri yalayıp yut-maktansa, ara sıra da olsa kendi aklımı çalıştırmayı tercih ediyorum.”
Scarlet—–Marissa Meyer
Önceki Yazıyı Okudunuz mu? Ağrıdağı Efsanesi